AYGAD tarafından sosyal medya hesabında yayımlanan duyuruda, bir organize suç örgütü liderinin açıklamalarından yola çıkarak ülkede estirilen kaos rüzgarının neden sadece gazetecilere doğru estiği sorgulandı.
Gazetecilik mesleğinin hakkını vererek yapan insanların, toptancı bir anlayışla hedef alındığı, meslek onuruna dokunacak iş ve eylemlerin ve baskının her gün arttığının ifade edildiği duyuru aynen şöyle...
Gazetecilik mesleğinin hakkını vererek yapan insanların, toptancı bir anlayışla hedef alındığı, meslek onuruna dokunacak iş ve eylemlerin ve baskının her gün arttığının ifade edildiği duyuru aynen şöyle...
Son günlerde ülkemizin gündemini meşgul eden sansasyonel olayları dikkatle izliyoruz. Yaşanan çarpıcı diyalog ve olaylar doğrultusunda gündeme damgasını vuran görüntülerde siyasetçi, iş insanı ve diğer meslek kollarından isimlerin yanında “Basın” alanında faaliyet gösteren kişilerin de eklemlenmiş olması mesleğimiz adına üzüntü vericidir.
Gazeteci olarak görev yapan kişilerin gerek suç gerek siyaset organları ile çıkar ilişkisi içine girerek, esas görevi olan “Halkın haber alma hakkını” ihmal etmeye, kamuoyunu aldatmaya hakkı olmadığını da yüksek sesle ifade etmekteyiz.
Ancak, gazetecilerin işleri gereği anılan kesimler ile mesafeyi korumak kaydı ile görüşmesinin de mesleğin olmazsa olmazı olarak görülmesini bekliyoruz.
Kaldı ki bu menfur olaylar silsilesinde adı geçen, fotoğrafları apaçık ortada olan kişiler hakkında tek bir işlem yapılmazken, zaruri olmayan temasları dışında herhangi bir suçu kanıtlanmamış gazetecilerin baskı altına alınmasını, bu sansasyonel gelişmelerin ortasında “tek günah keçisi” gibi görülmesini de doğru bulmuyoruz.
Gazetecilerin ofislerine, evlerine bir terör suçlusu, mafya üyesi gibi muamele yapılarak verilen baskınlar, darbe dönemlerinde meşru görülebilir, ancak günümüz koşullarında asla mazur görülemez.
İstenildiğinde el koyma emri ile zaten sessiz sedasız alınıp incelenebilecek bilgisayar ve telefonların, “Polis Operasyonu” biçiminde kamuoyuna servis edilmesi, suç şebekelerini araştıran, yolsuzluklara bulaşan siyasilerin arka planını soruşturan her gazeteci için de “Başınıza gelecek olan budur!” şeklinde bir sopa gösterilmesidir ki bunu kabullenmemiz mümkün değildir.
“Suçu ispatlanana kadar herkes masumdur!” ilkesinden hareketle, yanlış işler ve ilişkiler içine girdikleri iddia edilen meslek mensuplarımıza layık görülen muamelenin, o açıklamalarda adları geçen herkese uygulanması halinde kamuoyu vicdanı ikna edilebilir.
Gazeteci en savunmasız, en kolay saf dışı edilen kişi olarak görülmemelidir. Gazetecilik suç değildir! Yanlış ilişkiler ve olaylar üzerinden tüm meslek mensuplarımızın hakkına, hukukuna ve onuruna dokunmaya başlayan bu gibi uygulamalardan bir an önce vazgeçilmeli, gazetecilerin de en az herkes gibi bu ülkenin vatandaşları olduğu gerçeği unutulmamalıdır.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.