Bir gelenektir aslında...
Hatta kanıksanmış bir davranış biçimidir.
İnsanların hep aynı söylemleri ve eylemleri sergilemesine "istikrar" olarak bakmak bir kalıplaştırma, kamplaştırma ve tekilleştirme çabasının yansımasıdır.
Mesela bizde sabah evden çıkıp işe giderken hep aynı güzergahı kullanmak "düzenlilik" emaresi olarak nitelendirilir.
Tuhaftır ama... Aynı saatte, aynı yerde olmak, rutinin dışına çıkmadan hep aynı davranışları tekrarlamak "disiplin" olarak görülüp, övgüye mazhar olunmasına sebep olur.
Kamil insan olmak adına Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.) 'iki günü eşit olan zarardadır' Hadis-i Şerifi'ni dahi okumamış, bilmeyen ama dini en iyi kendisinin yaşadığını övünerek söyleyen çok insan var aramızda...
İşte bu düstura rağmen, bizim tavrımızı sorgulamak hatta suçlamak adına değiştiğimizi söyleyenlere bir çift lafım var müsaadenizle...
Allah'a Hamd Olsun... Omurga rahatsızlığım yok. Lakin kıblesiz ve yumuşakçaların suçlaması ile de yamulacak değilim.
Gerekçeleri neler anlatayım...
Şu haberde Belediye yönetiminin halka doğru söylemediğini açık etmişim.
Gördüğünüz üzere çok ama çoook ayıp etmişim.
Halkın bilgi alma hakkını kutsal sayıp, onlara doğru ve tarafsız bir üslup ile sadece haberi vermemiz kusur sayılmış. Yani doğruları yazmamış eleştiri konusu olmuş...
Yalan söylememişim. İftira atmamışım. Konuyu çarpıtmamışım. Ama suçluymuşum...
Evrensel normlarda gazetecilik yapma imkanımız yok. Olsa sanırım bizi taşlarlar hatta yok ederler.
Haklısınız!
İstikrarlı, kararlı ve sürekli biçimde haber veriyoruz. Bu haberlerimiz kimi zaman birilerini mutlu ediyor. Kimi zaman da üzebiliyor. Ancak kimsenin hesap etmediği bir şey var ki o da bizim haberleri yazarken birinin incinmesi, diğerinin üzülmesi hatta gelirlerimizin kesilmesi değil "Halkın haber alma hakkına" kayıtsız şartsız bağlılığımızdır.
Kimse kusura bakmasın.
Bizden öyle el pençe divanda beklememizi istemesin.
Meslek hayatımda 32 sene geçti.
Kimilerinin yaşı kadar bu mesleğin içinde emek verdim. Ter döktüm hatta bedel ödedim.
İki satır yazıyı yazarken dahi imla kurallarına uygunluğunu kontrol edecek kadar mesleğime aşığım. Eksik bir harf ya da yanlış niteleme sebebi ile "Bunu nasıl yaparsın" diye kendine kızan bir gazeteciyim.
Bu sebeplerle bundan böyle İstanbul başta nerede olursa olsun her konuda her haberi titizlikle takip edecek ve sizlerin bilgisine sunacağım. Bu sebeple eleştiri hatta hakaretlere maruz kaldığımda da sadece siz okurlarıma sığınacağım.
Hayırlı ve bereketli bir bayram dilerim.
En güzel günler sizlerin olsun.
1994'te yazdığım ilk köşe yazımı noktaladığımdaki ifade ile bitirelim.
Kalın sağlıcakla...