İstanbul’da yükselen kiralar öğrencileri sokakta bıraktı. Kentte sadece ev kiraları değil, yurt kiraları da oldukça pahalı. Hal böyleyken farklı şehirlerden gelip eğitim hayatını tamamlamak isteyen üniversiteli gençler çaresiz kaldı.
#barınamayanlar diyerek sosyal medyada grup kuran gençler, seslerini duyurabilmek ve farkındalık yaratmak için Kadıköy’de Yoğurtçu Parkı’nda banklarda sabahlıyor.
Geleceğimizin teminatı olan gençlerimiz daha eğitim hayatlarında yokluk ile mücadeleye başlıyorlar.
Herkes gayet iyi bilir ki; İstanbul’da üniversite kazanmak zordur. Çalışıp, didinip, yüksek puanları tutturup, tercih yaparkende doğru sıralamayı bulup İstanbul’da bir üniversiteye yerleşebilmek zaten çok çok zordur. (Burada bahsettiğim devlet üniversiteleri ve bazı vakıf üniversiteleri) bu ilk adımı tamamlayan gençler sonrada kalacakları, doyacakları ve ders çalışabilecekleri uygun ortamı aramaya çalışıyorlar. Uygun ortam diyorum çünkü eve benzemeyen, ara kat, her tarafı dökülen yapıları çocuklara reva görüyoruz.
Yıllarca oku oku deyip, dirsek çürütmesini beklediğimiz çocuklar Türkiye’nin en prestijli okullarına yerleşip kalacak yer bulamıyorlar.
Anadolu’dan çocuğunu İstanbul’a okumaya gönderen bir ailenin nasıl zorluk çektiğini anlatmaya gerek bile duymuyorum.
Gençler sırf okullarını tamamlayabilmek, ailelerine daha fazla yük olmamak adına yarı zamanlı iş bulup çalışmaya başlıyorlar. İş ararken önce seçici davranmaya çalışsalar da sonrasında buldukları her işe “evet” diyebilecek hale geliyorlar. Durum böyle olunca gençliğinin baharında olan bu insanlar hayatlarının en güzel zamanlarını türlü zorluklar ile geçiriyorlar.
En acı olanda gençlerin birçoğu kendisini ailesine “yük” olarak görüyor. Ailesinin çektiği zorlukları, varsa kendisinden küçük kardeşlerini düşünüp; varlık içinde okuyan hatta “üniversite hayatı hiç bitmesin” diyen yaşıtlarına inat okullarının bitmesi ve iş bulabilmeyi dileyerek gün saymaya başlıyorlar.
Okul bitince iş bulabilene ise ne mutlu!
Sonra da biz bu gençlere “isyankar” oldukları için kızıyoruz.
Düzeni eleştirdikleri, yürüyüş yaptıkları şimdi değil biraz zaman sonra banklarda yattıkları için bile kızacağız.
Ardından da “beyin göçünü” engellemekten bahsedip, bunun nedenlerinin tartışıldığı TV programlarını izleyip, yorumlar yapıp, konuyu arkada bırakacağız.
Sahip çıkamadığımız gençlerimizi kendi ellerimiz ile cemaatlere, kaynağı yurt dışında olan yardım kuruluşlarına, yine kaynağı dışarıda olan vakıflara teslim ediyoruz.
Daha da içler acısı olan; para kazanmak için girdikleri işlerde kötü amaçlara alet edilen, gelecek kurmak için gelip geleceği karartılan onlarca gencimiz var!
En büyük sorun ise ortada!
İbre şaştı!
Bu ülkenin değerleri ile oynandı. Atatürk’ün gösterdiği hedeften şaşıldı!
Milliyetçilik, laiklik, devletçilik gibi ülkemizin kuruluş felsefesini içeren ilkeler artık partilerin sembolü oldu. Kutsallığı ile oynandı!
Bakınız bu ülkeyi kuran, 4 binin üzerinde kitap okuyan, sadece zamanında değil şimdi bile dünyayı kendisine hayran bırakan ülkemizin Kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk eğitime nasıl bakıyor;
“Eğitimdir ki bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder.”
Biz bu sözün galiba “ya da…” kısmından sonrasına doğru yol almaya başladık!
Sefalet sözcüğünün TDK’ya göre anlamını da yazıp bitireceğim; “Yoksulluk, yoksulluk sıkıntısı”
Konjonktürel bir Türkiye analizi tebrik ediyorum. Türkiye'nin bütün değerleri, bütün erdemleri AKP eli ile dönüştürüp, değiştirildi. Ülke derin bir toplumsal entropi içerisinde.AKP sadece gelecekteki siyasi ikbalinin peşinde....
Duyarlı, kamucu kalem. Yine, Türkiye'nin en başat sorunlarından birine değinmiş. Hem süregelen, hem güncel, hem çözümü kolay iken, bir türlü çözümüne yanaşılmayan sorun. Sorumluluk gün için, iktidar erkinindir, hükümetindir. Farkındalık yaratması, ele alınması için vesile olmasını umarım.
Ne kadar doğru bir noktaya değinmişsiniz! "Kendi ellerimizle çocuklarımızı kaynağı belirli olmayan dış bağlantılı yurtlara teslim ediyoruz." Ne yazık ki üniversite öğrencileri bu şartlar ile karşı karşıya...
Yaprak hanım,Ülkemizin kanayan bir yarasına parmak bastığınız için kutluyorum,Devletimizin görevi eğitimin her aşamasında gençlerimizin yanında olmaktır,bu sesi duyacaklarını umuyorum