Çağımızın en hızlı ulaşım aracı o değil mi?
Binlerce kilometre ötede bulunan bir anomaliyi tespit ederken, yerin bilmem kaç kilometre altındaki fay hareketinin sonuçlarını algılarken, sevdiklerimizle hatta iş için birileri ile yüz yüze ve sesli etkileşim kurmayı hedeflerken başvurduğumuz nerede ise tek kaynak haline geldi internet…
Hayatımızın her alanına giren, adımlarımızı sayan, nabız atışlarımızı, hatta şeker ölçümlerimizi uydu üzerinden ölçtüğü konumumuz ile beraber doktorlarımıza ileten, evdeki ya da okuldaki çocuğumuzun son durumunu hızla öğrendiğimiz, trafiğe girmeden en kestirme şekilde nasıl gideceğimizi bize söyleyen, karnımızı doyurmamız için alternatifler sunan, eve kapandığımız sıkıcı günlerde neşelenmemize yardımcı olan tuhaf, sevimli, bağımlılık yapan enteresan yeni dünyamız…
İnternetin sağladığı yeni medyalar da baş döndüren hızı ile her geçen gün farklı bir kanal açıyor. İnsanın asla doymadığı bilgilenme alanını devasa hale getiriyor.
Önceleri hoşluk olsun diye yazdığımız bir paragraflık paylaşımlar, şimdilerde Mail ve whattsapp grupları ile çağ atladı. Örneğin benim gruplarımdaki herkes beni tanımıyor. Başlarda lise, üniversite, semt ve sektörümden arkadaşlarım, girsin, okusun öğrensin, bilgilensin diye düşünüyordum. Şimdilerde o gruplara sadece aynı düşünceler ile yan yana gelen insanları değil, iş arkadaşlarını hatta sadece basit etkileşimler ile tanıdıklarını da ekliyorlar. Kitleler büyüdükçe büyüyor. Buna rağmen bilgiye açlık hiç azalmıyor.
Pandemi ile birlikte dünya değişti.
Özellikle büyük kentlerde günlük yaşam temposu içinde, politika üretmek ya da toplumsal sorunlara çözüm bulmak üzere yüz yüze toplantılar yapmak, bir araya gelmek her zaman mümkün olamıyor. İnternetin kolaylaştırıcı özelliği burada devreye giriyor. İstanbul büyük bir coğrafya olduğu için insanların bir araya gelmesi, organizasyon gerçekleştirmesi bu kadar yetkin kuramsal tartışma yapması, online ortamda çok rahatlatıcı oluyor. Yeni sesli uygulamalar ile mesafe engelleri fersah fersah aşıldı. Sağlığı dert etmeden, zamanın yolda heba olmasına yanmadan doya doya konuşulabiliyor.
İnternetin iktidar tarafından kontrol edilmeye, para sahipleri tarafından sahiplenilmeye, yasaklamalar sebebi ile toplumun geniş bir kısmının dışlandığı, şiddet söylemleriyle sarıldığı gerçeğini de göz ardı etmeksizin, burayı bir mücadele alanı olarak kabul edenler de var. Yani aynı zamanda muhalif görüşlerin de taraftar bulduğu, örgütlendiği, topluma etki ettiği farklı bir mecraya dönüşüm de söz konusu...
Farklı politik gruplardan eylemcilerin tümünün internetin etkisine dair söyledikleri en temel özellik, geniş bilgiye hızlı erişim olarak tanımlanıyor. Hareketlerin güncel politik ya da teorik bilgi ihtiyacını bugün en temel olarak internetten karşıladığını söyleyebiliriz. Grup üyelerinin birbiriyle haberleşmede, kimi konuların tartışılmasında en çok tercih ettiği mecra internet değil mi? Yerel, ulusal ve uluslararası örgütlenmelerle iletişim ve iş birliği kurmanın bugün neredeyse tek yolu internetten geçiyor.
Elbette bu kalın sınırlarla çizdiğimiz gruplar arasında daha ara konumlanışlar olduğu gibi, devletin güvenliğini tehlikeye atmaktan, aile ve toplumun ahlak sistemini yerle bir etmeye kadar çeşitli görünümlerinin sıralandığı “her türlü kötülüğün anası olarak İnternet” yaklaşımına sahip olanlar da bulunuyor.
Sık sık duyduğumuz “Bu çocuğu internetten nasıl koparırız” söylemleri son 2 yılda daha az duyulur oldu. Şimdilerde anneanne ve babaanneler dahi sosyal medyada fenomenliğe adım atar oldular. Tabii ki erkekler bu konuda halen biraz daha tutucular. Ellerindeki aile hakimiyeti, son sözü söyleme üstünlüğü ve hatta ekonomik gücün çoktan uçup gittiğinin farkında olsalar da bunların sebebi olarak gördükleri internetin kendilerine de avantaj sağlayacağı iddiasını kabullenmeye gönüllü değiller.
İşin özü internet dünyayı küçülttükçe küçülttü…
Bilgisayar ekranından aldı, birkaç santimetre ölçüsündeki telefonların içine kadar yerleştirdi.
İngiltere’deki öğrenciler Sulukule ile ilgili koskoca iki kitap çıkardı, geldiler, hocalarıyla birlikte çalıştılar. İnternet olmasa nerden bulsun bizi Amerika’daki Helsinki Komitesi. İnternet değil midir ülkemizin sık sık başını ağrıtan uluslararası basın haberlerinin ana kaynağı?
Hep olumsuzluklar ile anmayalım. İnternet sayesinde gençlerimiz dünyayı tanıdı. Öğrendi. Hatta geziyor.
O internet sayesinde ülkemize ciddi dolar geliri sağlayan, ekonomik getirisi ile diğer gençlere örnek olan yatırımcılar yetiştiriyoruz.
Yazılım alanında gerilerde olsak da inancımız var. Zamanla bu eksikleri de kapatıp, dünya ile yarışır hale geleceğiz. Telefonlardaki popüler uygulamalar arasına taklit değil özgün çalışmalar ile imza atacağız.
İnanıyoruz.
Sebebimiz ortada… Gençliğimiz var gençliğimiz.
Dünya yaşı ile kıyaslandığında, insanın aldığı tüm mesafeler ile oranladığımızda henüz bebek olan internet çağı, ne kadar da olağanüstü hızlı büyümemize yol açıyor farkında mısınız?
Bu büyümeyi durduracak hiçbir güç yok. Ancak yavaşlatacak olan da yine bunların mucidi olan insanın ta kendisi…
Umarım başaramazlar.
Umarım insanlık 4 nala çıktığı bilim ışığındaki koşusunu, ışık hızı ile geleceğe taşır.
Bir sonraki makaleyi Metaverse’deki farklı bir evrenin, devasa bir gezegenindeki buz çölünün sıcak bir vahasında, ince ince yağan yağmurun otları kokuturken yaydığı o eşsiz doğal müziği eşliğinde, kahve yudumlarken yazabilmek dileğiyle…
Metaverse mi? Onu da bir başka yazıda anlatalım.
Mutlu kalın…