Geçtiğimiz aylarda İstanbul’da çekicilerin tavrını eleştirmiş ve vatandaşa özellikle bu sıkıntılı zamanlarda daha hoşgörülü olunmasını isteyen bir yazı kaleme almıştım. İsteyen şuradan okuyabilir.
.
İstanbul'daki Çekici Keşmekeşinden Sorumlu Büyük Kimdir?
.
Türk Polis Teşkilatını Güçlendirme Vakfı İstanbul Şube Müdürü Sayın Tayyar Büyük’ü eleştirmiş ve daha iyi hizmet verilmesi adına fikirlerimi sıralamıştım. Kendisi ile de sonrasında yüzyüze vakfın İstanbul Şubesi’nde görüşmüş ve bazı sorular yöneltmiştim.
.
TAYYAR BÜYÜK İstifa etmiş!
.
Ancak, ben haberimin hazırlığını yaparken Sayın Büyük’ün istifasının alındığını da öğrendim. Tabii ki Vakıf Merkezinin takdiridir. Ancak, sorularımın şimdiki muhatabı bu ayrılık sonrası Sayın Genel Müdür Hasan Kaan Karalı’dır.
.
Aşağıdaki bilgileri Sayın Kaan Karalı'ya verme zarureti doğdu.
.
Muhatap artık Genel Müdür KAAN KARALI
.
Edindiğimiz bilgilere göre Sayın Karalı ile Sayın Büyük geçmişte Malatya’da görev yaptığı zamandan yakın bir dostluk kurmuşlar. Bu dostluk sonrasında Karalı’nın Vakfın Genel Müdürlüğünde Tayyar Büyük’ün de İstanbul Şube Müdürü olmasının yolunu açılmış. Tabii ki takdir hakkıdır. Dilediği gibi kullanır. Ancak, bu tanıdık, eş dost ilişkileri öyle bir hal almış ki İstanbul Şubesi’nin dizaynında ana etken olmuş.
.
Öyle ki İstanbul’da personel alım ve görevlendirmelerinde hemşehri, köylü ve tanıdıklar tercih edilir olmuş.
.
Aslında vakfın misyonunda özellikle şehit ailelerinin evlatlarının desteklenmesi ve gerekirse istihdamı da varken, bu tanıdık faslı hiçbir zaman geri bırakılmamış.
.
Mesela, iddialara göre Sayın Büyük’e yakın isimler bölgelerde sorumlu kılınmışlar. İsimleri bir bir elimizde olan bu şahıslar yetkinlikleri değil, yakınlıkları hatta hemşehrilik özellikleri ile bu mevkilere atanmışlar.
.
Mesela, İstanbul Emniyet Müdürü Zafer Aktaş'ın yaptığı köklü değişim sonrası Afyon'a tayini çıkan eski İl Trafik Denetleme Şube Müdürü Ahmet Başeğmez'in ricası ile akrabası M. A. B.'in işe alınmış ve Kayar Kasa Araç Operatörü yapılmış. Bu personelin işe alındığı tarihte Kayar Kasa araçlar ile ilgili gereken tecrübeye sahip olmamasına rağmen işe alınması yine tanıdık ilişkilerinin boyutunu gözler önüne seriyor.
.
Benzeri çok örnek var ama yazının satır sayısı yetmez gibi geliyor.
.
Bu eş, dost, hısım ilişkileri bir yana vakfın zarara uğratılması da söz konusu…
.
VAKIF ZARARA UĞRATILMIYOR MU?
İstanbul'daki tüm çekiciler KADOSAN'da bulunan bir Servis şirketinde bakıma alınıyor. Burada yapılan iş ve işlemlerde bazı yanlışlıkların yapıldığı ve vakfın zarara uğratıldığı iddiaları haber merkezimize ulaşıyor. Yanı sıra bu servisin Avrupa Yakası'nda bulunan çekicilerin bakımları için de kullanılması, merkezden tam kontrol sağlıyor gibi görünse de suiistimallerin kapısını aralamıyor mu? Avrupa Yakası’ndan bakıma gelen araçların gereksiz yol masrafı ve kayıp zamanı hesaplandığında ortaya çıkan masraflar vakfa zarar olarak yazılmıyor mu?
.
Bir de organizasyon maliyetine binen ek yükler var.
.
Vakıf geçtiğimiz aylarda kamuoyunda kayar kasa olarak bilinen, çekiciler aldı. Toplamda 10 adet olan bu çekiciler tüm İstanbul’a hizmet veriyor. Ancak malumunuz İstanbul trafiği ve aradaki mesafeler sebebi ile bu işten randıman almak bir yana çift taraflı mağduriyet yaşanıyor.
.
VATANDAŞ 2 KEZ MAĞDUR EDİLİYOR!
O zamana kadar polis bir araç bağladığında en yakın noktadan bir özel araç çağırıp çekme parka gönderme işlemi yaparken, şimdilerde vatandaş bazen birkaç saat yol kenarında bekletiliyor. Zaten bir mağduriyet yaşayan vatandaş, işinden gücünden alıkonarak 2 kez mağdur ediliyor.
.
Ayrıca bu araçların neden sıfır olarak temin edildiği de merak konusu?
.
O güne kadar çalışan özel çekiciler bir ihale ile alınamaz mıydı? Toplamda milyonlarca TL para harcanan bu çekiciler, randımanlı çalışamadığı için personel ve bakım masrafları da eklendiğinde şimdilerde vakfın sırtına ek yük olarak binmiş görünüyor. Bu işleri Ankara’dan sorgulaması, yönetmesi gereken Sayın Kaan Karalı neden etkin olamamıştır? Acaba eski şube müdürü Tayyar Büyük ile yakın dostluğu bunlara sebep olmuş olamaz mı?
.
Vakfın bu soru ve sorunları değerlendirmesi ve İstanbul organizasyonunu gözden geçirmesi gerekiyor.
.
Acilen şu meseleler çözüme kavuşmalıdır.
.
Vakfın İstanbul Şubesinde liyakat esas haline gelmeli, birisinin tanıdığı olmak yeterli görülmemelidir.
Vakıf, her türlü iş ve işleminde vatandaşa bilgi vermek yani şeffaflık ilkesini esas almalı, bu konulardaki adımlarını basın ile paylaşmalıdır.
.
İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu başta tüm hükümet, yaptıkları iş ve eylemleri dakikası dakikasına kamuoyu ile paylaşırken, onun emrindeki bir kurumun aynı ilkelerden uzak durması doğru değildir.
.
Özellikle polis şehitlerini de desteklemesi sebebi ile “yetimin hakkı” konusunda hassas olduğundan şüphemizin olmadığı Türk Polis Teşkilatını Güçlendirme Vakfı'nın bu konularda gereken önlemi almaları ve en büyük gelir kaynağı olan İstanbul’da vatandaşların lehine bir adım atmalarını istemek mesleğimizin doğası gereğidir.
.
Eş, Dost, Akraba tamam ama tabelanın hakkını da vermek lazım değil mi Sayın Vakıf yönetimi?
.
Kalın sağlıcakla…