İktidarın İstanbul koridorları Pazar gecesi itibarı ile derin bir sessizliğe gömüldü.
Kulisler fırıl fırıl olsa da ortalık bir anda pırıl pırıl oluverdi.
"Penguen Çetesi" diye tabir edilen Havuz Medyası'nın ana aktörlerinin yaşadıkları şok değil kalemlerini, ekranlarındaki yorumcuları dahi titretmiş olacak ki ortada bir çayır sessizliği var.
Peki, neden bu kadar önemli Berat Albayrak?
Partinin dizaynında ne kadar güç sahibi ki bir anda kartlar yeniden karılmaya başladı?
Bildiğimce anlatayım.
Öncelikle malum damat Albayrak, bakanlık koltuklarını bir başbakan gibi kullanması ile tanınıyordu. Partide, Ahmet Davutoğlu'nun gidişini hızlandıran etken olarak son dönemde iyice güçlenmişti.
Söz sahibi olma hırsı o kadar yüksekti ki kulislere yansıyan iddialara göre, İstanbul seçimleri sonrasında İstanbul İl Başkanlığı'nda yapılan toplantıda, hem de il yöneticilerinin bazılarının da gözleri önünde Binali Yıldırım'a terslenecek, yerinden kalkıp üstüne yürüyecek kadar da güçlüydü.
Gerek Süleyman Soylu ile giriştiği Trabzonlu damarını kontrol savaşı gerek Cumhurbaşkanı kayınpederinin talimatlarına rağmen parti içindeki dizayn hevesi gerek geleceğin Türkiye Lideri olma yolundaki hataları onu bu sonuca götürdü.
Siyasetteki bu hırsına rağmen, bakanlık görevinde bir türlü bekleneni veremedi. Her yeni açıklaması dövizi, altını zıplattı. Öyle ki mimikleri ile piyasayı yükselttiği dahi iddia edilir oldu. Yani saygınlığını asla kuramadı.
Yaptığı enerji müjdeleri hamlesi, ara sıra açıkladığı yeni mali programlar da fayda etmedi. Ardında kaya gibi duran Erdoğan'ın önce AK Parti İstanbul yapılanmasında artık ona söz hakkı vermeyeceği iddiaları kulislerde dolaşırken, üstüne de Naci Ağbal'ın Merkez Bankası Başkanlığı görevine atanması belki de beklenen hamle için fırsat oldu. O da bunu kullandı.
Amacı Süleymen Soylu gibi parti ve kamuoyu desteği bulmak mıydı? Bilemiyorum.
Lakin (Penguen) Havuz Medyası onun istifası karşısında şoka girip, tek satır yazamayınca bu etkiyi de oluşturamadı. Tersine ülkedeki muhalefet ciddi bir sevinç havası oluşturdu. Piyasalara bu iyi olacak algısı pompalandı.
Sonuç olarak koltuğu 1 gün boş kalınca altın yüzde 7 düştü. Dolar ve euro sert düşüş yaşadı. Borsa yükseldi.
Albayrak, koltukta otururken başaramadığı piyasa güvenini sadece 1 gün olmayınca kazandırdı.
Bu sonuçları da gören Cumhurbaşkanı, en sonunda "istifa" talebini kabul ettiğini duyurdu.
Şimdi ne olacak?
Söyleyeyim.
Partideki, burada bir yere gelmek istiyorsan;
1- Trabzonlu olacaksın
2- İmam Hatipli olacaksın
3- Saraya yakın ya da yakın birine çok yakın olacaksın
algısının 1 numaralı maddesi tarih olacaktır.
Zaten İstanbul ilçelerinde yeni başkanlar belirlenirken, Saraydan verilen ilk talimatın
"Trabzonlu başkan sayısını azaltın"
olduğu konuşulurken bu yaşananlar, kulislerdeki bu iddianın gerçek olduğu algısını da kuvvetlendirdi.
Bu saatten sonra yenileşme yolundaki AK Parti kadroları, başta İstanbul İl Başkanı olmak üzere, nerede ise tüm ilçe başkanlarının değiştiğini göreceklerdir. Gitti denilenlerin dışında, kaldı denilenlerin de değişmesi muhtemeldir.
Üstelik partideki "Trabzon" hegemonyası da azalacak ve demografik yapıya uyumlu bir yönetim kurulacaktır.
Bu yazdıklarımdan Trabzonlu kardeşlerim alınmasınlar. Siyasete girmesi gerçekten önemli olan, ancak mevcut yapıda kendine yer bulamadığı için seyirci kalan liyakat sahibi birçok Trabzonlu da bu süreçte artık görev bulabilecektir.
Ankara'dan başlayıp, İstanbul'a, oradan da tüm Türkiye'ye yayılmasını beklediğim, gücünü saraydan değil, geçmişteki gibi kendi teşkilatından alan bir yapı kurulması muhtemeldir. Bu herhalde AK Parti için de en hayırlısıdır. Bunun için de geçmişte partiye emek veren hatta partinin kuruluşunda emeği geçen isimleri yeniden siyaset sahnesinde görebiliriz.
Ülkenin 5 yılını ve önemli kaynaklarını, "ekonomik savaş" diye diye heba eden Berat Albayrak, görevde iken kazanamadığı sempatiyi, bırakarak kazanmıştır.
Bir insan için en zor olan da herhalde budur.
Kalın sağlıcakla...