Geçmişi hatırlıyorum.
Lise ve üniversite yıllarımda evden çıkarken annemin “Aman oğlum sakın ha sigara içenlerle bir arada oturma! O zıkkıma alışma!” dediği gün gibi aklımda…
Ne kadar da masummuş isteklerimiz, beklentilerimiz.
Sigara denilen illeti bir ömür kullanan da var. Bir süre sonra bırakan da…
Lakin günümüz dünyası p kadar da masum değil.
Bugünlerde anneler evlatlarının çantasında, ceplerinde “metamfetamin” bulma korkusu ile yaşıyorlar. Üstelik başlandığında öldürene kadar kişiden ayrılmayan, zehirli, delirtici ve zalim bir illetin pençesine düşer midiye tir tir titriyorlar ebeveynler.
Kamuoyunda kısaca “Met”, sokakta “Metin Abi” diye anılan bu uyuşturucu kısa zamanda Türkiye’de ciddi Pazar buldu. Fiyatı ve ciddi bağımlılık yapan etkisi ile bir kez kullalananın peşini bırakmayan bu madde, şimdilerde 14-15 yaş aralığına kadar inmeyi de başarmış görünüyor.
Peki nedir bunun etkileri? Sayalım…
Yüksek derecede heyecan veya adrenalin, zindelik ve enerji hissi, yüksek derecede özgüven veya cesaret, öfori yani aşırı derece mutluluk, coşkunluk hissi, künt duygu durum yani çevredeki olaylara aldırmazlık hali, paranoya, sanrı veya halüsinasyon gibi psikotik belirtiler, kırılgan duygu durum yani ajitasyon, belirli olaylara aşırı tepki verme, konuşkanlıkta, sosyallikte artış, davranışlarda aşırılık ve olduğundan farklı davranış kalıpları sergilemek, kan basıncında ve kalp hızında artış, vücut sıcaklığında artış, iştah kaybı…
Uluslararası araştırmalarda, dünyada her geçen gün yerini sağlamlaştıran bu madde, şimdilerde bu pazarın yaklaşık yüzde 18’ine hakim görünüyor. Ülkemizde ise durum çok daha vahim…
Kötüleşen ekonomik koşullar, kentlerde gençlerin sıkışmışlık hali, internet üzerinde yoğunlaşan “Met” konusundaki özendirici çalışmalar sayesinde bu maddenin toplam pazarda dünyaya göre nerede ise 2 katına ulaştığı öngörülüyor. Ulaşılabilirliğinin kolay oluşu ve özellikle bilinçsiz genç kuşak arasında yayılması ile daha da fazla gencimizi tehdit edeceği nerede ise kesin gibi.
Tabii ki işin bu noktaya ulaşması her şeyin bittiği anlamına gelmese de ne yazık ki alınan önlemler de yeterli değil. Sadece emniyet değil, halkın da yapması gerekenler var. Ama bu tehlikenin büyüklüğü konusunda yeterli bilinç oluşmadı, oluşturulamadı.
Geçmişte mahallelerde var abiler ve onlarla beraber hareket eden gençlerimiz vardı. Bu gibi maddeleri satanları yakalar, tabiri caiz ise kollarını bacaklarını kırar, o maddeleri o mahallede satamayacağını açıkça gösterirlerdi. Bir ara Kartal’da “Torbacı” sayısında ciddi düşüş olmuştu. Çünkü, polisimiz de ailelerin hassasiyetinin etkisi ile halkın kendi önlemini aldığının farkındaydı. Her ne kadar hukuk dışı da olsa vatandaşın ailesini, evladını yani geleceğini korumak zorunda kalması da hoş değildi.
Fakat sonra nedense mahallelerinde uyuşturucu satılmasına engel olmaya çalışan bu abiler ve gençler hedef tahtasına konuldu. Öz savunma yani nefsi-müdafaa kuralı unutularak ve torbacı ahalisi bir kenara bırakılarak bu gençlere operasyonlar yapıldı. Evini, sokağını, mahallesini koruyanlar sindirilirken, torbacılara sınırsız bir alan açıldı. Devlet bunu tabii ki koyduğu kuralların yani kanunların uygulanması için yaptı. Ancak bunu yaparken, bu refleksi doğuran yanlış kişiler ile mücadele sekteye uğradı. Hatta onların ekmeğine yağ sürüldü.
Şimdilerde “Torbacı” başlarının kentin saygın kişileri, hatta abileri olduğu, onlarla mücadele ederken başına türlü hal gelen gençlerin “Çete”, onlara ağabeylik edenlerin “Çete Reisi”, ideolojik açıdan devleti ve korumak refleks ile bu kişilere karşı yapılan haksız uygulamaları dile getiren siyasetçilere de “Müptezel” denildiği günleri yaşıyoruz.
Peki…
Met yani uyuşturucu satışı, hangi aşamaya gelince müdahale edilecek?
Apartman altlarında, bodrum katlarda, kuytu köşelerde değil de sokakta herkesin gözü önünde kullanılmaya başlanınca mı?
Gençlik kurtarılamaz hale gelince mi?
Emniyete saygım var. Tabii ki kanun çerçevesinde görevlerini yapacaklar. Tabii ki işi mahkemeye taşıyana kadar suçu ve suçluyu takip edecekler. Lakin artık bu iş dayanılmaz bir hal aldı.
Çınar Caddesi’nde, Bankalar Caddesi’nde, Saraylar Caddesi’nde düne kadar değil uyuşturucu madde satmak, adını anmak yürek isterdi. Şimdilerde, şeker satar gibi yanaşıp “ihtiyaç var mı?” diye soruyorlar.
Topselvi’de, Neyzen Tevfik Meydanı’nda ve civarındaki kahvehanelerde “Torbacılar” hayatlarının en rahat günlerini yaşıyorlar.
Nereye kadar böyle devam edecek sizce?
Zaten ekonomik açıdan yıkım üstüne yıkım yaşayan halkın tek umudu olan gençliği iyice yok edilince mi hatırlayacağız geleceği?
Lütfen, bakın ne bir amaçla ne bir zan ile yazıyorum bunları… Gençlik yok ediliyor ve bizler seyrediyoruz. İhbar edilenler, bunu hemen haber almışçasına ortadan kayboluyorsa burada bir kokuşmuşluk vardır. Kartal’da Emniyet Müdürlüğü bu işin üzerine kararlılıkla gitmeli, varsa kendi içinde de bu işlere göz yumanları bulup çıkarmalıdır. Mahallelerde etkin gönüllü birimleri kurulmalı, bunlar gözlemlerini hızla emniyet ile paylaşarak gençliğin korunması için mücadeleye destek vermelidir. Ben bizzat varım!
Aramızdaki, “Acaba, lakin, ama vs” şüpheleri bir kenara koymalı ve toplum için birlikte çalışmalıyız. Torbacılara dokunulmazlık veren uygulamaları, ayrışmaları bitirmeli ve samimiyetle çalışmalıyız.
Makamlar ego büyütme değil hizmet etme yeridir dostlar!
Lütfen biraz duyarlılık.
Kalın sağlıcakla…