Küçük bir kız çocuğu eczaneye girer; "Mucize var mı?" diye sorar.
Eczacı; "Mucize mi? Mucizeyi ne yapacaksın?"
Kız; "Kötü bir cisim kardeşimin başında gittikçe büyüyor. Babamın söylediğine göre ancak bir mucize onu kurtarabilirmiş. Ben de bütün paramı getirdim ki mucize alayım."
Eczacı üzüntüyle; "Yavrucuğum sana yardım edemeyiz. Burada mucize satmıyoruz."
Kızın gözleri dolar; "Ama kardeşim ölüyor! Lütfen ne olur bir mucize verin."
Birden arkadan uzanan el çocuğun saçını okşar ve yumuşak bir sesle; "Gel bakalım ne kadar paran varmış görelim" der.
Paraları saydıktan sonra; "Aman Allah'ım tam da kardeşine bir mucize alabilecek kadar paran varmış." Çocukla biraz konuştuktan sonra; "Şimdi beni eve götür de bakalım kardeşine bir mucize bulabilecek miyiz?" der.
O adam dünyaca ünlü beyin cerrahı profesördür. İki gün sonra hiçbir ücret almadan çocuğun ameliyatını gerçekleştirdi. Bir müddet sonra da çocuk iyileşti. Bu olayı Almanya The Hannover Hastanesi Dekanı ilmi bir konferans sırasında anlatıyor. Ve o profesör hem ülkemizce hem de dünyaca ünlü İranlı Madjid Samii'ydi.
Mesleklerimiz bizi "iyi" yapmaz. Bizim iyiliğimiz mesleğimize yansır!
Ne iş yaparsak yapalım başkalarının "mucizesi" olabilme fırsatını yakalayabiliriz. Tıpkı Madjid Samii gibi.. Yeter ki kalbimizde beslediğimize, büyüttüğümüze dikkat edelim.
Unutmayalım ki; Herkes safını "yüreğiyle" belirler!