Bir kadın geçti bu hayattan
Kimi Cumhuriyet Kadını dedi
Kimi de Rönesans'a benzetti
Ayağındaki ben'e
İnsanlığındaki yüceliğe
Mektuplardan hikayelere
Şiirler yazıldı ismine.
Orhan Veli'den Cemal Süreya'ya
Can Yücel'den Necip Fazıl'a
Şairi derviş yaptı
İlham oldu kalple satır arasına.
Bir kadına bin yürek sevdalanır mı?
Binbir eser bir kadına yazılır mı?
İhtiraslar, tutkulardan önce
Edebiyat aşk'ta kazanır mı?
.....
Bir kadın geçmiş bu hayattan..
Herkesin imrendiği, hayranlık duyduğu şairleri kendine aşık etmiş..onun yoluna mühürlü kelimeler dökülmüş, mısralar dile gelmiş, gönüller çarpışmadan şiirlere meze olmuş.
Bu şiirim edebiyat dünyasını yakıp kavuran bir kadın için..onun hikayesini okuduğunuzda "vay be böyle hayatlar da yaşanmış" diyeceksiniz.
Seviyelerini bozmadan, çirkinleşmeden sadece sanatın kaleminde duygularını anlatan insanların hayatını öğreneceksiniz. Sonra da bugüne dönüp bakacak ve sevgi kelimesinin içindeki kıskançlıkları, bencillikleri ve duygulardan önce önemsenen bedenleri hatırlayacaksınız.
Şu bir gerçek ki; geçmişle bugün arasında değişen en önemli şey "duygular" olmuş. Bugün evliliklerde ya da ilişkilerde herkes birbirinin sahibi olma yarışında, kimse duygulara yatırım yapmıyor.
Duyguları onarmak, beslemek, tamir etmek bir sanat olmuş. İşte bu sanatı öğrenmek için önce "kendini bilmek" gerekmiyor mu?
Kendini bilmeyen karşısındakine ne verdiğinin farkında değildir!
Unutmayalım ki; Yaradana giden yol nasıl kalpten geçiyorsa gerçek duygular için de dünyalık beklentilerden vazgeçtiğimizde duygulara yatırım yapmaya başlamış oluruz