Kadir Gecesi dua kapılarının açık olduğu, yaratılmışın yaradana yaklaştığı, dünyevi kirlerinden arınmak için yüreklerin sızladığı,
"iyi" olan her şeyin yeryüzünde yıldız gibi parladığı bir gecedir.
Dünyayı iyiliğin sardığı bu kutlu gecede hangi yürekler kötülük düşünebilir ki?
Maalesef "Kadir Gecesinde" dini söylemlerin gölgesinde "Alın Terine Kumpas" kuruldu.
"Yurt yapmazsan biz yapacağımızı biliriz"
"Bağış yapmazsan ticaretini bitiririz"...... ve birçok tehdit içeren söylemlere boyun eğmeyen iş adamı Nusret Argun'un 2008 yılının Kadir Gecesinde cezaevi hayatı başladı.
Hz. Ali'nin şu sözünü soğuk duvarlarla paylaştı; Haksızlık önünde eğilmeyiniz; çünkü hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz.
Çocukluğundan bugünlere kadar çalışkanlığıyla topluma örnek olan, sabah ezanıyla alın terini emeğine katan, gayreti ve sabrıyla yılmadan ticaretini yarınlara taşıyan ve en önemlisi de yaşam enerjisini "iyilik"ten alan Argun'a kurulan kumpas 177 yıl 4 ay 15 günlük hapis cezası kararıyla sonuçlandı.
"Allah"ı dilinden düşürmeyen, dini duyguları sömürerek güçlenen FETÖ örgütü; kendisine boyun eğmeyen, direnen ve karşı çıkan birçok iş adamı, bürokrat, siyasetçi, asker ve sivil vatandaşı mağdur etti.
2008 yılında FETÖ bir örgüt olarak tanınmadığı için birçok mağdurun sesi duyulmadı hatta kendi vatanında "hain" ilan edildiler.
Haksız güç zaIim, güçsüz hak çaresizdir!
Maalesef dini kullanarak vatanın birlik ve bütünlüğünü bozmaya çalışan FETÖ örgütünün kumpasları 15 Temmuz'da tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı.
Ve yine Kuva-yi Milliye ruhu taşıyan, Kurtuluş Savaşı gibi destanlar yazan yüce Türk Milleti canını siper ederek dünyaya tokat gibi cevabını verdi, FETÖ örgütünün darbe girişimini bastırarak şehit ve gazilerle zaferi yaşadı.
Peki 15 Temmuz'dan önce yaşananlar unutulacak mı?
Kara lastiğin içine giyecek çorabı yokken helal kazanç peşinde ömrünü tüketen ve saygın bir iş adamı olduğunda rızkına göz dikenlere "hayır" dediği için 66 ay hapiste yatan Nusret Argun'un hayatından çalınan 66 ay iade edilecek mi?
Argun'un çocukluğunda; devrilen traktörün altında kalan annesi o günkü acıya dayanmıştı da dağ gibi evladının parmaklıklar ardındaki mağduriyetine kalbi dayanamamıştı. Annesinin cenazesinde yaşadığı acı ve haksızlık telafi edilecek mi?
Bir kız evladın düğününde "baba" nın varlığı kıymetliyken Nusret Argun kızının düğününde dört duvar arasında çaresizliğini yaşamıştı.
Ne kızının "babasızlığını" ne de babanın "evladının mutlu gününe şahit olamamasını" kimse geri getiremeyecekti.
Geri gelmeyecek çok şey vardı ama tüm yaşananlara rağmen sırtını tevekküle dayayan yüreği güçlü bir adam da vardı.
Hücrenin içi karanlıktı ama Kur'an-ı Kerim'in ışığıyla ruhunu aydınlatan Nusret Argun, hücrede 66 ayda18 defa hatim etmiş, yaradanın "oku" emriyle hayatı okumaya çalışmıştı.
Nerede simit ve su satan bir çocuk görse çocukluk anıları canlanan Argun'un kazancını "iyilik" yolunda harcaması,
Büyüklerin giydiği şapkaları okul camından atarak küçüklerle paylaşan bir dönemde eğitim görmesi, spora önem vererek sporcuya destek sağlaması,
Yıllar sonra kurduğu yayıneviyle "okumaya ve kitaplara" yaptığı yatırımlarıyla ücretsiz kitap desteği sağlayarak dualara talip olması onun hayata ektiği tohumlardı.
İşte bu tohumların meyvesini 66 ay kaldığı hücrede görmüştü. Onu yalnız bırakmayan sadece ailesi değildi; çocukluğundan bugüne kadar tesbihte niyet gibi biriktirdiği "iyilik"lerdi.
Hayata "iyilikle" tutunan Nusret Argun dün bedeni "tutsaktı" bugün ise özgür.
Hangi koşulda olursa olsun hiçbir şekilde "esaret" altına alınamayacak kadar "özgür" bir yüreğe sahipti.
Çünkü inanıyordu ki; Zalimler; bedenleri zincirleyebilirdi ama aklı ve yüreği zincirlemeyi asla başaramayacaklardı!